Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

nüfuz etmek

  • 1 nüfuz etmek

    v. penetrate, pass through, diffuse, indwell, pierce
    * * *
    penetrate

    Turkish-English dictionary > nüfuz etmek

  • 2 nüfuz etmek


    ыкIоцIы хэхьан, ыIорэр хэхьэ

    Малый турецко-адыгский словарь > nüfuz etmek

  • 3 nüfuz etmek

    to penetrate, to permeate, to sink in

    İngilizce Sözlük Türkçe > nüfuz etmek

  • 4 nüfuz

    nüfuz s
    1) Einfluss m
    bir şeye \nüfuz etmek in etw einfließen
    2) Einfluss m
    bir kimseye/şeye \nüfuz etmek jdn/etw beeinflussen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > nüfuz

  • 5 nüfuz

    nüfuz [uː] Durchdringung f; Einfluss m (–in üzerinde auf A);
    nüfuz bölgesi Einflusssphäre f;
    nüfuz ticareti gute Beziehungen f/pl; Vetternwirtschaft f;
    nüfuzu altında tutmak jemanden (ständig) beeinflussen, gefügig machen;
    -e nüfuz etmek eindringen in A; Einfluss ausüben auf A;
    nüfuz yarışı POL Machtkampf m

    Türkçe-Almanca sözlük > nüfuz

  • 6 nufuz

    влияние, авторитет
    nufuz altına almaq - подчинить влиянию
    nufuzı olmaq - иметь влияние (авторитет)
    nufuzı suistimal - злоупотребление властью
    şahsiy nufuz - личное влияние
    nufuz etmek - проникать, подчинять влиянию
    gaz er yerge nufuz ete - газ проникает всюду

    Крымскотатарский-русский словарь (латинский) > nufuz

  • 7 nüfuz

    влия́ние; авторите́т

    nüfuz altına almak — подчиня́ть своему́ влия́нию

    nüfuz etmek — проника́ть

    gaz her yere nüfuz eder — а) газ проника́ет всю́ду; б) поня́ть, уясни́ть; в) влия́ть

    Türkçe-rusça sözlük > nüfuz

  • 8 nüfuz

    arapça نفوذ 1.etki etme, işleme. 2.etki gücü. nüfuz etmek işlemek, etki etmek.

    Osmanlı Türkçesi Sözlüğü > nüfuz

  • 9 nüfuz

    "1. influence, power, weight. 2. penetration; permeation. - etmek /a/ 1. to penetrate; to permeate. 2. to influence. 3. to understand the real meaning of. - sahibi influential (person). - ticareti yapmak to engage in influence peddling, peddle one´s influence."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > nüfuz

  • 10 გავლენა

    i.
    tesir, nüfuz
    f.
    tesir etmek, nüfuz etmek

    Georgian-Turkish dictionary > გავლენა

  • 11 проникать

    несов.; сов. - прони́кнуть
    1) girmek; sızmak

    в дом прони́кли во́ры — eve hırsız girdi

    со́лнечный свет туда́ не проника́ет — oraya güneş ışığı girmez, orası güneş görmez

    на глу́бине, куда́ не проника́ет со́лнечный свет — gün ışığının nüfuz edemediği derinlikte

    из щеле́й проника́л свет — yarıklardan ışık sızıyordu

    ве́тер сюда́ не проника́ет — rüzgar buraya vurmuyor

    2) nüfuz etmek; sızmak

    рекла́ма прони́кла во мно́гие сфе́ры жи́зни — reklam hayatın birçok alanına nüfuz etti

    в их ряды́ прони́кли посторо́нние элеме́нты — saflarına yabancı unsurlar sızdı

    по прони́кшим в печа́ть све́дениям — basına sızan haberlere göre

    э́ти иде́и все глу́бже проника́ли в ма́ссы — bu düşünceler yığınlar arasında gittikçe geniş ölçüde yayılmaktaydı

    Русско-турецкий словарь > проникать

  • 12 durchdringen

    durch|dringen
    1. irr vi sein
    1) ( Flüssigkeit) içine geçmek, sızmak; ( Kälte) iliğine işlemek; ( Gerücht) duyulmak, kulağına gelmek, kulağına çalınmak; ( Stimme) duyulmak, işitilmek; ( Sonne) çıkmak;
    die Nachricht ist bis zu uns durchgedrungen haber kulağımıza geldi;
    ein \durchdringener Schmerz/Geruch/Verstand keskin bir ağrı/koku/zekâ
    2) ( hingelangen) kendini kabul ettirmek ( bis zu -e kadar)
    2. irr vt
    1) ( durchstoßen) deşmek; ( eindringen in) içine işlemek(-in), içine geçmek(-in)
    2) ( innerlich erfüllen) nüfuz etmek;
    diese Idee hat ihn völlig durchdrungen bu fikir onun tamamıyla içine işlemişti, bu fikir bütün varlığına nüfuz etti

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > durchdringen

  • 13 indwell

    v. yerleştirmek, oturtmak, oturmak, yerleşmek, ikamet etmek, nüfuz etmek, işlemek

    English-Turkish dictionary > indwell

  • 14 indwell

    v. yerleştirmek, oturtmak, oturmak, yerleşmek, ikamet etmek, nüfuz etmek, işlemek

    English-Turkish dictionary > indwell

  • 15 soak

    iyice islatmak, sirilsiklam etmek; suda islatmak; islanmak; (çay) demlemek; kaziklamak; (up ile) emmek, nüfuz etmek; islatma, islanma; ayyas

    English to Turkish dictionary > soak

  • 16 пора

    I п`ора
    ж
    1) gözenek (-ği)
    2) перен. hücre

    глубоко́ проника́ть во все по́ры о́бщества — toplumun her hücresine derinlemesine nüfuz etmek

    II пор`а
    ж
    1) vakit (- kti), zaman; çağ; mevsim; dönem

    пора мо́лодости — gençlik çağı

    сеноко́сная пора — ot biçme vakti

    в ночну́ю по́ру — gece vakti

    дождли́вая пора — yağmur mevsimi

    счастли́вая пора жи́зни — yaşamın mutlu dönemi

    2) → сказ. zamanı geldi

    давно́ пора рассмотре́ть э́тот вопро́с — bu sorunu ele almanın zamanı çoktan geldi

    ••

    с каки́х пор? — ne zamandan beri?

    до неда́вних пор — yakın zamanlara kadar

    я до сих по́р удивля́юсь — halâ şaşarım

    покра́сь вот до сих по́р — burasına kadar boya

    с да́вних пор — eski zamanlardan beri

    в ту по́ру — o zamanlar, o sıralar(da)

    на пе́рвых пора́х — ilkten, önceleri

    до каки́х пор? — ne zamana kadar?

    и с тех пор его́ бо́льше не ви́дели — o gün bugündür onu gören olmadı

    с тех пор как я его́ не ви́дел... — ben onu görmeyeli...

    с тех пор как постро́ен заво́д... — fabrika kurulduğundan bu yana...

    Русско-турецкий словарь > пора

  • 17 diffuse

    adj. dağınık, dağılmış, yaygın; ayrıntılı, gereksiz ayrıntılı
    ————————
    v. yaymak, dağıtmak, dağılmak, yayılmak; dökmek; karıştırmak; nüfuz etmek
    * * *
    1. dağıl 2. yay (v.) 3. dağınık (adj.)
    * * *
    [di'fju:z]
    (to (cause to) spread in all directions.) yaymak

    English-Turkish dictionary > diffuse

  • 18 penetrate

    v. içine girmek, arasından geçmek, sokulmak, işlemek, içyüzünü anlamak, nüfuz etmek
    * * *
    içine işle
    * * *
    ['penitreit]
    (to move, go or make a way into, past, or through (something): The bullet penetrated his shoulder; Their minds could not penetrate the mystery.) girmek; yarıp geçmek
    - penetratingly
    - penetration

    English-Turkish dictionary > penetrate

  • 19 pierce

    v. delik açmak, delip geçmek, içinden geçmek, delmek, işlemek, nüfuz etmek
    * * *
    del
    * * *
    [piəs]
    1) ((of pointed objects) to go into or through (something): The arrow pierced his arm; A sudden light pierced the darkness.) yarıp içine girmek
    2) (to make a hole in or through (something) with a pointed object: Pierce the lid before removing it from the jar.) delmek
    - piercingly
    - piercingness

    English-Turkish dictionary > pierce

  • 20 pass through

    çekmek, başından geçmek, içinden geçmek, arasından geçmek, içine işlemek, nüfuz etmek
    * * *
    1. düzgeçiş 2. içinden geçir

    English-Turkish dictionary > pass through

См. также в других словарях:

  • nüfuz etmek — 1) bir şeyin içine işlemek, geçmek Tatlı bir duman, bütün varlığını sararak en derin yerlerine kadar nüfuz ediyordu. P. Safa 2) inceliğine varmak, anlamak 3) etkili olmak Ecnebiler ona değil, o ecnebilere nüfuz ediyordu. Y. K. Beyatlı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • nüfuz — (A.) [ ذﻮﻔﻥ ] 1. etki etme, işleme. 2. etki gücü. ♦ nüfuz etmek işlemek, etki etmek …   Osmanli Türkçesİ sözlüğü

  • nüfuz — is., Ar. nufūẕ 1) İçine geçme 2) mec. Söz geçirme, güçlü olma, erk Birbirlerinin servetlerini, nüfuzlarını, rütbelerini, kabiliyetlerini bilirlerdi. A. Ş. Hisar Birleşik Sözler nüfuz ticareti Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller nüfuzu altında… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • SARD — Nüfuz etmek, sözü geçer olmak. * Katıksız, saf, hâlis. * Soğuk …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • işlemek — i 1) Bir şeye emek vererek onu daha elverişli bir duruma getirmek 2) nsz İnce ve süslü şeyler yapmak, nakışlamak Para için işlemediğini iddia eden bu fakir ihtiyar, şüphesiz, sanatının âşığıydı. M. Ş. Esendal 3) e İçine girmek, etkilemek, nüfuz… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sinmek — nsz, e, er 1) Kendini göstermemek için büzülmek, saklanmak, pusmak Salonda bulunan yirmiyi aşkın insan ürkmüş, sinmişti. T. Buğra 2) Korku, yılgınlık vb. sebeplerle konuşmamak, hareket etmemek veya tepki göstermemek Artık Emine nin takdirine,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • HÜKM — (Hüküm) Karar. Emir. Kuvvet. Hâkimlik. Amirlik. * İrade. Kumanda. Nüfuz. * Kadılık etmek. * Tesir. Cari olmak. * Makam. * Bir dâvanın veya bir meselenin tedkik edilmesinden sonra varılan karar. * Man: Fikirler ve tasavvurlar arasındaki râbıtayı… …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»